PROF. DR. FATİH AĞALAR: MEME KANSERİ ŞEKER HASTALIĞI GİBİ KRONİK BİR HASTALIK OLDU

80 yaşına mevrut her 8 kadından 1’inin meme kanserine yakalandığını tamlayan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Fatih Ağalar, meme başı kanserinin şeker hastalığı kabilinden süreğen bir çor haline geldiğini ve önümüzdeki 5-6 sene zarfında meme kanseri ameliyatlarının yavaş yavaş azalıp yok olabileceğini söyledi. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’nın (IARC) 2020 yılı verilerine bakarak dünyada seçme 5 kişiden biri kansere yakalanıyor. Meme Başı kanserinin bile vâsi kanser türlerinden biri olduğunu ve ölüme faktör olan amansız hastalık türleri arasında 2’nci sırada meydan aldığını vurgulayan Medicana Ataşehir Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Fatih Ağalar, Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı’na hususi bilgilendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Fatih Ağalar, hastaların elle meme başı muayenesi yapmasının tedavideki balaban silahlardan biri olduğunu vurguladı.

‘HASTALARIN NEREDEYSE YÜZDE 70’İNDE KEMOTERAPİ GEREKSİZDİR? Meme Başı kanserinin kadınlarda sunma kalın görülen amansız hastalık türü olduğunun altını çizen Prof. Dr. Fatih Ağalar, ‘Meme kanseri eğer er fark edilir ve düzgün otama edilirse berenarı yetişkin sonuçlar elde edebiliyoruz. Akıbet senelerde moleküler genetikteki gelişmelere mecbur yerine bicik kanserinin bir nice türü olduğunu anladık. Değme tipe ibdai bile kişiselleştirilmiş otama metotları var. Bicik kanseri tedavisi multidisipliner ortamda yapılması müstelzim bir tedavidir. Anne tedavisi ise hala cerrahidir amma ona ekleme yerine kimyasal tedavi ve ışın tedavisi gerekir. Hastaların neredeyse yüzdelik 70’inde kimyasal tedavi gereksizdir. Bağımlı ne hastaya verilip hangisine verilmeyeceği üstelik ayrı ayrımsız problemdir. Bundan Sonra bazı testler ile kimyasal tedavi verildiğinde abes olabilecek hastaları anlayabiliyor ve o hastaları kemoterapinin zararlı etkilerinden koruyabiliyoruz. Söz Misali bu benzeri yeniliktir’ dedi.

‘İNSANLAR MEMELERİNDEKİ YARA URLARI TANIYABİLİYOR? Gelişen teknolojiler ışığında meme kanserinin erken tespit edilmesi amacıyla seçkin kalem avantajın oluştuğunu vurgulayan Prof. Dr. Fatih Ağalar, ‘Şu dakika meme başı kanserinde tarama programları ile er tanılama konulduğu üzere az daha 100 meme kanseri hastasının 70’ine kimyasal tedavi gerekmiyor. Amerikalı Kanser Derneği mamografiyi tarama programında 2 senede 1’e çıkarmıştı. Bu sene yeniden senede bire indirdiler. Kadınlara rutin kendisine 40 yaşından bilahare senede hele mamografiyi öneriyoruz. Onun dışında kadınların her ay nüsha bitiminden bilahare memelerini karakterize etmek üzere elle tetkik yapması elimizdeki yüce silahlardan biri. Tığ kadınlara memelerini tanımalarını söylüyoruz. Bunun çok makbul tıpkı formül olduğunu da belirtmem gerekiyor. İnsanlar memelerindeki biberli urları tanıyabiliyor. Hastalar, 25 yaşından bilahare herhangi bir sene 1 nöbet koyulmak üzere doktora gelip etüt olurlarsa, 40 yaşından sonra yıllık mamografilerini boşlama etmezlerse er tanılama için tam müddet oluşur’ şeklinde konuştu.

‘MEMEYİ YÜKLENMEK İÇİN ONKOPLASTİK CERRAHİ YÖNTEMLERİNİ KULLANIYORUZ? Onkoplastik cerrahi yöntemleri ile cılız tıpkı meme başı kanserinde memeyi almak namına henüz bir iki ve elan akla yatkın alana radyoterapi verilmesi imkanı sağlandığını belirten Prof. Dr. Ağalar, konuyla ilgilendiren şöyle konuştu:

‘Memenin içinin boşaltılması, cılız ayrımsız bicik kanserinde iki memenin alınıp yerine yeni meme yapılması çokça boşuna, hastaya ateş veren ve riskli işlerdir. Amerikalı Plastik Ameliyat ve Amerikan Cerrahi Derneği’nin değişmez endikasyonlar bulunmadığı sürece yapma dediği 5 maddeden bire bir tanesi adi meme başı kanserinde seçkin iki memenin boşaltılıp kullanılmamış meme başı yapılmasıdır. Memeyi koruyabilmek haddinden fazla önemlidir. Bunun üzere onkoplastik cerrahi yöntemlerini kullanıyoruz. Onkoplastik cerrahi yöntemleri dediğimiz şey; onkolojik ve plastik ameliyat yöntemlerinin harmonizasyonudur. Memenin içinin boşaltılıp bakir meme başı yapılması değildir. Bu otama yöntemi serencam 7-8 senedir Türkiye’da yaygınlaşmıştır. Büyük tıpkı bicik kanserine verilecek ışınım dozuyla küçültülmüş benzeri bicik kanserine verilecek ışınım dozu beyninde çokça ayırt var. Onkoplastik cerrahi yöntemi, daha bir iki ve elan akla yatkın alana ışın tedavisi verilmesi imkanı sağlar. Meme Başı İçindeki tümörü çıkardığımız antlaşma orada kalacak boşluğu zat meme başı dokusuyla doldurmazsak radyoterapiden sonraları bazı kozmetik çöküntüler, bozukluklar ve deformasyonlar olur. Bu formül ile bahsi geçen durumlar üstelik engellenmiş oluyor.?

‘Kanserden korku, geç kalmaktan kork’ mesajları verildiğini amma bazen hastaların doktorun söylediği herhangi bir şeyi yapmış olmasına ve kontrollü davranmasına karşın kemik metastazı ile doktora başvurduğunu belirten Medicana Ataşehir Hastanesi Umumi Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Fatih Ağalar, ‘Hasta geç kalmamış, kendisini tetebbu etmiş, elinden gelen her şeyi yapmış. Bu yüzden yer başta metastazla gelmiş majör tıpkı rahatsız grubu mevcut. Onlara da şöyle bir mesajımız var; meme kanseri bundan sonra şeker hastalığı gibi süreğen tıpkısı hastalıktır. Bazen düşüşler olanaklı ama bizim amacımız onu tekrar bozuk haline terhis etmek. Bugün seçkin iki artı metastatik meme başı kanserinde ağız ağıza kür ihtimalî hastalar var’ dedi.

‘SADECE HEDEFE YÖNELİK TEDAVİYİ VERSEK, AMELİYAT ETMESEK HASTALARA BİR HUSUS EVET MU?? Gelişen teknolojiler sonucunda meme kanseri tedavisinde mefret el bitirme edildiğini tamlayan Prof. Dr. Ağalar, önümüzdeki yıllarda kanser tedavisinde mergup cerrahi işlemlerin akıbetiyle ilişkin da aşağıdaki bilgileri verdi:

‘Şu an ‘Acaba ara sıra hastalara kemoterapi vermeden yemeden içmeden çokbilmiş ilaçla gidebilir miyiz” deniliyor. Biz ameliyatlardan önce ilaç ile tümörü küçültüyoruz. Sonunda hastanın tümörü varken bizim dışardan verdiğimiz şalter takı ediyor mu etmiyor mu onu görüyoruz. Kılavuzlar doğrultusunda ur, muteber tedaviler sonrası namevcut olsa da tümörlü alanı faaliyetler etmemiz gerekiyor. Bu kapsamda yapılan çoğu ameliyatlarda hiç tümör bulamıyoruz. Patolog ‘ur kalmamış, kâffesi ölmüş’ diyor. Buna haleldar tekmil cevap diyoruz. Patolojik bütün yanıt olan hastaların sağlıklı kalım oranları normal insanlarla aynı. İşte bu noktada ‘Sadece hedefe müteveccih tedaviyi versek, işler etmesek hastalara tıpkı öz olur mu” sorusu gündeme geliyor. Şişman ihtimalle olanaksız ama hangi hastada kül karşılık aldığımızı hangisinde alamadığımızı bilmediğimiz için hala ameliyat işlemlerini gerçekleştiriyoruz. Öyle zannediyorum kim önümüzdeki 5-6 sene zarfında ameliyatlar adım adım azalıp, yok olacak.?

Share: