Balaban Taarruz’un zafere uzanan hikayesinin belgeleri Devlet Arşivlerinde himaye ediliyor

Büyük Alemdar Mustafa Eksiksizlik Atatürk komutasındaki Türk ordusunun 26 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlandırdığı Büyük Tecavüz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin tarihi belgeleri, Cumhurbaşkanlığı Mehabet Arşivlerinde özenle korunuyor.

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Misyon Ünal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, zafere uzanan şişman mücadeleyi belgeleriyle anlattı.

30 Ağustos 1922 ve Büyük Taarruza giden süreci sarmak için dönemin politik ve içtimai koşullarına bakılması gerektiğini belirten Ünal, 30 Ağustos’un İstiklal Savaşı’nın askeri safhasının en son kısmını oluşturduğunu söyledi.

Osmanlı Devleti’nin, 20. asır başlarında ardı ardına 1911-1912’da İtalya ile yaşanan Trablusgarp Savaşı, 1912-1913’dahi Balkan devletleri ile yaşanan Balkan Savaşları ve sunu sonunda 1914-1918 arasında Avrupa, Asya, Kafkasya ve Ortadoğu’de serian çabucak bilcümle ülkelerin karıştığı I. Dünya Savaşı’nı yaşadığını anlatan Ünal, şöyle bitmeme etti:

“Esasta Osmanlı Devleti ile gelişigüzel, kazanan/kaybeden o dönemki neredeyse bütün büyük ve haddinden fazla uluslu imparatorlukların sonunu dahi bu savaşın bire bir şekilde getirdiği tanıdık tıpkı üs. Osmanlı’nın kaybettiği savaşlar gelişigüzel düşünüldüğünde, o çağ toplumunun bedeniyle ve ruhen hangi kadar güçsüz, yıkık ve kırık dökük olduğunu anlamak ağırlık değil. Savaşın böylece galip devletlerle imzalanan, çokça yoğun askeri ve konuşu yaptırımlar içeren ateşkes ve sulh anlaşmaları dahi tam bu olan bitenin üzerine sodyum klorür biber ekiyor.”

Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul ve siyasal sınırları içindeki takatli haddinden fazla bölgenin İtilaf Devletlerince ardı ardına işgal edilmesinin, o güne çatışma tarihte bambaşka ihtişam ve hükümetlerin politik nüfuzu altında yaşamayan Osmanlı toplumunu dikçe yaraladığını anlatan Ünal, şunları söyledi:

“Halkın yaşadığı bu yılgınlık, bitkinlik ve kötümserlik büyük oranda toplumu ele geçirmiş vaziyetteydi. İşgal ordularının Anadolu kentlerini taharri altında burulmak adına dizgesel mezalim derecesine vasıl uygulamaları ve dayanıklı çokça âdemiyet dışı çizi, Küçük Asya halkında bir milli birlik ve muadele duygusunun filizlenmesine kat açacak ruhsal zir yapıyı hazırlıyordu. Toplumun koca tıpkı kesiminde birlikte metanet, halas, baştan kuruluş, güzelce bir gelecek umudu yeşermeye, oluşmaya başlıyordu ancak formül ve düşün birliği bu aşamada daha yoktu.”

Ünal, özellikle Mustafa Eksiksizlik Vakarlı gelmek amacıyla kip haddinden fazla subayın, halkı yıpranmamış tıpkı direnişe motive etmeye çalıştıklarına dikkati çekerek, “Mustafa Kemal Vakarlı’nın 9. Kargaşa Müfettişi olarak 1919’de Samsun’a hareketi ve sonrasında Küçük Asya’bile başlattığı mitingler ve kongreler süreci, ayrımsız müddet sonradan Ulus Meclisi adıyla İstanbul dışında kullanılmamış tıpkı meclisin teşekkülünü doğuruyordu. Bağımlı obstrüksiyon altındaki İstanbul ve Küçük Asya topraklarının sadece ihtarname ve siyasal mücadele ile kurtarılamayacağının bilincinde olan Mustafa Kemal ve Milli Savaş’nin avangart askeri komutanları, ahenkli benzeri ordunun kurulmasına öncülük ediyorlardı.” dedi.

Bu süreçte karışma altındaki bölgelerde obstrüksiyon güçlerinin ilerleyişini yavaşlatan Kuvayımilliye ve toplumu metanet noktasında motive eden dönemin cemiyet ve cemiyetlerinin önemine belen fail Ünal, “Kurtuluş çarelerinin askeri arayışlarının tümünün vehleten bir tane tıpkı yapı altında aynı noktada toplanması ise bittabi ki ahenktar ordunun kurulması ile 1920 yılının ortalarında ancak benzer olabiliyor. Bunlar gelişmemiş güneş aralıkları kabilinden gözükse de Türk toplumunun hafızasında yaşattıkları kırılmaları ant kavramıyla kontrol etmek kabil değil.” diye konuştu.

“Hücum sebebiyle bütün düşman kıtaları mevzilerini infirak ederek çekilmeye başlamışlardır”

Dahiliye Vekili Fethi Okyar’ın son nöbet Avrupa’ya sulh çağrısı yazmak üzere gönderildiğini ancak Avrupa diplomasisinde bedel bulunamadığını anlatan Ünal, diplomatik kanalların tıkanmasından bilahare mevrut askeri cerrahi müdahale ve atak sürecini ise şöyle anlattı:

“Ağustos ortalarında kendisine Fethi Bey’den gelen bu ters duyum üzerine Mustafa Eksiksizlik Gösterişli, 26 Ağustos’ta taarruza geçeceklerine dair harekat emrini verdi. 26 Ağustos 1922’üstelik başlayan çarpışmalarda Yunan ordusu çokça ciddi şekilde yenmiş edildi. Bu cidal etraflı yıllardır devam eden işgalin sona ermesine imkân sağlayacaktı. Milli Savaşım’nin yeryüzü heybetli başarılarından birisi de tek elbette Başkumandanlık Meydan Muharebesi ya bile Dumlupınar Meydan Muharebesi’dir. Serdar Mustafa Kemal Paşa, savaşın ayrıntılarını Dumlupınar’dan bir telgrafla Başvekil Rauf Bey’e iletmiştir.”

Bu telgrafın 26 Ağustos’ta başlayan Afyonkarahisar Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin 31 Ağustos 1922 sabahı sona erdiği ve yapılan savaşın ayrıntılarını içerdiğini aktaran Ünal, Mustafa Eksiksizlik Kâmil’nın telgrafta düz düz ifadelerini şöyle aktardı:

“Cidal ilkokul dönme beş geceleyin muttasıl devam etmiştir. İlk 36 saat içinde 1. Kargaşa 100 kilometrelik hattı işgal fail düşmanı püskürtmüştür. Hezimete uğrayan antagonist, varını yoğunu infirak ederek dereler, ormanlar ortamında çirkin tıpkı ayla gelmiştir. Antagonist askerinin yüzlercesi teslim olmuştur. Bu savaşta düşmandan önemli miktarda cenk malzemesi ele geçirilmiştir. Sadece bir tümenin savaştığı cephede 25 tümden, 140 yük otomobili, 17 binek makine ele geçirilmiştir. Düşmanın kaçışı esnasında süvarilerimiz tümden atışı ve yalın kılıç Palikarya askerine atak etmiştir. Sair yandan uğraş ve irfan uçakları üstelik havadan saldırmıştır. Bu saldırılar karşısında düşman ordusunun büyük kısmı yenik edilerek, kıtaları birbirine karışarak ikiye parçalanmıştır. Yekpare bu liyakatli taarruz sebebiyle bütün antagonist kıtaları mevzilerini tecezzi ederek çekilmeye başlamışlardır.”

“Ordular, önceki hedefiniz Akdeniz’dir. İleri”

Ünal, Palikarya ordusunun dağılması ve tarumar askeri birliklerin Batı’ya akla yatkın ağır aksak tıpkısı şekilde kaçmaya başlamasından sonradan Mustafa Kemal Ağır’nın kuşkusuz aynı el izlediğine dayalı bilgi vererek, “Ilkgüz başında Mustafa Eksiksizlik Vakarlı’nın meşhur, “Ordular, geçmiş hedefiniz Akdeniz’dir. İleri” şeklindeki lakonik tarihi emri, Yunan ordularının izlem edilip ağız ağıza Anadolu’dan süpürülmesine yöneliktir.” dedi.

Mustafa Kemal Vakur’nın, hitabında, “Türkiye Iri Millet Meclisi Orduları! Afyonkarahisar-Dumlupınar Nazik Meydan Savaşı’nde zalim ve cazibeli tıpkı orduyu bir iki zamanda imha ettiniz. Şişman milletimizin fedakarlıklarına müstahak olduğunuzu tanıtlama ediyorsunuz. Sahibimiz olan nazik Türk Milleti geleceğinden emniyetli olmaya haklıdır. Cenk alanlarındaki başarılarınızı yakından izleme ediyorum. Milletimizin hakkınızdaki takdirlerini iletme görevimi sürekli gerçekleştireceğim. Anadolu’dahi elan ayrıksı yer savaşları yapılabileceği ihtimali ile herkesin bütün gayretini göstermesini istiyorum. Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” sözlerini kullandığını nâkil Ünal, “Mail tarihimizin bu makro belgeleri, makul şartlarda Arşivimizde koruma edilmektedir. Böylecene ati kuşaklar, bize bu vatanı hayat fail milli mücadele kadrosunun bırakmış olduğu tarihi mirasımızı inceleyerek lüzumlu dersleri çıkarabilecektir.” diyerek konuştu.

Ünal, hücum harekatında Yunan ordularının yarısının imha edildiği, geri küsurat kısmının birlikte İzmir’e akıllıcasına kaçtığını belirterek, “Ancak bilinmelidir kim Büyük Hücum veya Başkumandanlık Meydan Savaşı, Türk tarafının kesin bire bir zaferi ile sonuçlanmış, 9 Ilkgüz’de Türk birlikleri İzmir’e girmiş, ardı ardına bütün Anadolu kentleri düşman işgalinden kurtarılmıştır. Hükûmet, Serdar Mustafa Eksiksizlik Gösterişli’evet ve Küçük Asya Ordusu’na elde ettiği tarihi başarıdan ufuk 28 Ağustos 1922 tarihinde tebrik telgrafı çektiğini bile belgelik belgelerimizde görüyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Ordularımızın yetenek ve gücü düşmanlarımıza olağanüstü, dostlarımıza güvenlik verecek şekilde kendisini gösterdi”

İzmir’in 9 Ilkgüz 1922 tarihinde düşmandan temizlenmesinin peşi sıra Başkumandan Mustafa Eksiksizlik Paşa’nın “Iri ve Kerim Türk Milleti” hitabıyla başlayan aynı bildirge yayınladığını belirten Ünal, şöyle bitmeme etti:

“Beyannamede 9 Ilkgüz’üstelik İzmir ve Bursa’nın kurtarıldığını ifade eden Mustafa Eksiksizlik Ağır, ‘Palikarya Ordusunun komutanları tutsak alınmıştır. Batı’nın silahları ile donatılmış Palikarya Ordusu nevmit yaralılar haline geldi. Yüz binden fazla leşker zayiat verdiler. Tamlık askeri malzemelerini Anadolu’birlikte bıraktılar. Ordularımızın kabiliyet ve gücü düşmanlarımıza olağanüstü, dostlarımıza güven verecek şekilde kendisini gösterdi. Kavim orduları on dört dönüş ortamında nazik tıpkısı antagonist ordusunu imha ettiler. Dört beniz kilometrelik layenkati tıpkısı strateji yaptılar. Rum’daki bilcümle karışma altındaki toprakları kavrayışsız aldılar. Vatanın kurtarılması milletin iradesinin öz geleceği üzerinde aldırmaz koşulsuz hakim olduğu zamanda başlamış ve ancak milletin vicdanından doğan ordularla kesin sonuçlara ulaşmıştır.’ demiştir.”

Ünal, Büyük Taarruz’a gelene büyüklüğünde gerçekte 1912’den itibaren toprakların şişman ve hunriz savaşlara sahne olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

“Adam ayrımsız mevki kesintisiz on yıl boyunca üç kıtada savaşmış. Eğitilmiş eğitimsiz onlarca zürriyet, yüzbinlerce er, hasılı toplumun herif kaynağı, bu savaşlarda heba olmuşlar. Ancak onların emekleri ve hayatları de boşa gitmemiş. I. Acun Savaşı’nı kaybeden, siyasi varlığı sona aziz ve tamlık toprakları nehiy edilen Osmanlı Devleti’nin bağrından canlı ayrımsız Cumhuriyet Altını doğma. Bu Cumhuriyet dahi tekrar yapılış sürecinde emeği güzeşte herkese hakkını teyit etmesini bilmiş. Bu taltif yöntemlerinden birisi ihtimal dahi sunma önemlisi ülkenin kuruluşunda bedenini dulda edenlere sunulan İstiklal Madalyaları. Büyük Taarruz özelinden bakarsak Şişman Ulus Meclisi’nin 29 Mart 1923 günlü Kabine kararı buna eş gösterilebilir. Düşmanın takibi ve Rum topraklarının düşman işgalinden kurtuluşunda nasip sahibi olan önceki etapta 429 kişiye İstiklal Madalyası yöneltme edildiğini görüyoruz.”

Cumhurbaşkanlığı Ihtişam Arşivleri Başkanı Gaye Ünal, çağcıl Türkiye’nin kuruluşunun nazik fedakarlıklar içerisinde gerçekleştiğini vurgulayarak, “Milli Uğraş sürecinde Türk milletini benzeri arada markajcı temas ve kardeşlik ruhu, Cumhuriyet Altını’in yüzüncü yılına yaklaştığımız şu günlerde henüz dahi önem kazanmaktadır. Yengi sene dönümleri temas ve kardeşlik ruhunun hatırlanması noktasında balaban benzeri tarihi fırsattır.” değerlendirmesini yaptı.

Share: